Uçak Benden Korksun !
Her gözümü kapattığında Lost'taki uçak düşme sahnesini aklına getirince de çok acayip bir zevk alıyordu insan. Kıkır kıkır omuzlarım oynarken kimse senin buna güleceğini tahmin edemiyor. Acaba, öyle bir kaza anında yanımdaki adam neler söyleyecek, hangi duadan başlayacaktı ölüm yolculuğuna. Acaba birden beynimin sarayının en ücra köşesinden çıkabilecek miydi bir Ayetel Kürsi ! Çıkmayacaktı tabi ki, çok uzundu ve öğrenmeye başlamamıştım bile, ardı ardına gelen Kevserler ile tamamlayacaktım düşüşümü. Ah o Kuran kursundan hiç kovulmayacaktık ! Neyse, her halükarda efsane bir son yapacaktım. Ölümden sonra bir hayat varsa, ben bu düşüş anı videomu kesinlikle talep ederdim, Daha komik birşey hayal edemiyordum, o suratımdaki ifadeyi görmem gerekiyordu. Ben Sally Cigulysem ki değilim, bütün dünyanında o videomu görüp gülmesini isterim,
Sonra, ölmeme ihtimalimi düşündüm, bir And Dağları Kazası olmayacaktı. Şimdi durduk durmadık yere yanımdaki adamın yenilebilirliğini düşünmenin bir gereği yoktu. Bir arkadaşımla oynadığımız oyun vardı. Bana bir kere, And Dağları kazasındayız, ben öldüm sen kurtuldun, hayatta kalmak için beni yer misin diye sormuştu, ben de düşünmeden, heralde yerim, demiştim, sen de beni yiyebilirsin diye eklemiştim. Sonuçta, diğerlerinin tıbbi geçmişini o kadar da tahmin edemiyordum ama tanıdığın, bildiğin birini yemek daha mantıklı gelmişti, Şimdi öyle garip garip bakmayın, o Rugby takımındakiler de büyük ihtimalle bu soruyo sorsanız asla diye cevaplamışlardır. Yalnız bir ölü bedeni yenebilecek aşamaya getirebilecek kişi de ben değildim işte, o sorunu halledecek birisi lazımdı. Yiyemeyeceğim çok az insan vardı şu hayatta. Ya da çok pis atıyorum şu anda ! Ama hayatta kalma içgüdüsünün insana yaptıramayacağı şeyin olmadığını da çok iyi biliyordum ve duyar kasmanın, kendini feda eden o hassas insanı oynamanın da bir anlamı yoktu,
Tüm bunları düşünürken, tıkanan kulaklarımı, açmak için, burnumu kapatıp,ağzımı şişirip üfledim, öyle acıdı ki, kulağım, o an yüksek sesle, AC/CD den Highway to Hell 'i dinlediğimi farkettim. Ay töbe bismillah deyip hemen, rotayı Ricky Martin'e çevirdim. O basınçla, yüksek seste dinlenecek şarkı mıydı bu? Haber bültenlerinde, "öleceğini anlamıştı, son dinlediği müzik ortaya çıktı diye flaş başlık atılmasını istemezdim.
Yanımda oturan adamın da montumu, çantamı yerleştirme konusundaki, ilgi ve yardımından sonra uçak hava korsanı tarafından da kaçırılmayacaktı, en azından yanımdaki adam kaçırmayacaktı. Cam kenarına geçmek bile bu kadar zorken ben yerimden çıkıp müdahale edip, kahraman olamayacaktım. İlk önce sakinleştirip ikna etmeye çalışırken, gardı düştüğünden üzerine atlayacağım milyonlarca hayal kurmuştum. Uçaktan kendinden emin, kafam dik inerken, küçük bir kız çocuğu gelip bana çiçek verecek, ertesi gün konuk olduğum haber bülteninde, benim için ne kadar kolay olduğunu, insan psikolojisinden nasıl anladığımı, doğru zamanı nasıl beklediğimi filan anlatacaktım. Ama anlatamayacaktım işte.
Off sadece yüzüm gözümün şiştiği, kulaklarımın acıdığıyla kalacaktım işte yine. Hayat çoğu zaman hiç heyecanlı değildi, O sırada "Sen uçaktan korkuyor musun?" diye sordu kuzenim. Şu anda korkmuyorum ama her an korkabilirim, herkes içinde bi yerlerde uçaktan korkar" dedim. Bir kere, insanları grup halinde, bir kutuya koyup, uçurmaları fikri, basit bir mantıkla düşündüğümüzde, gayet mantıksızdı. Sözel zekamla da, olayın matematiğini, mekaniğini, mühendisliğini hiç düşünemeyeceğimi tahmin edersiniz zaten. Teknolojinin gelişimi, uçak ilk icat edildiğinde durmalıydı bana göre.
Yorumlar
Yorum Gönder